TV başındaki çocuk tehlike altında
Evlerimizde, karşısında en çok vakit geçirdiğimiz şey olan televizyonlar, uzun bir yaz tatili boyunca, özellikle de çocuklarımızın en çok tükettiği mecra oldu. 20’nci yüzyılın en büyük icatlarından biri olan televizyon, belki de insanlığı TV’den önce TV’den sonra şeklinde iki farklı kümeye bile ayırmış olabilir. Böylesine yön verici gücü olan televizyonla çocukların arasındaki ilişki de mutlaka denetlenmesi ve sistematik olarak kontrol altında olması gereken bir konu. Peki, çocukların TV ile ilişkisi nasıl değerlendirilmeli? Bu konuda farklı yaklaşımlar var. İşin bir pedagojik ve psikolojik boyutu var. Bir de çocuk, TV ve reklam dünyası ilişkisi… Dilerseniz, öncelikle çocukların TV ile olan ilişkisine psikolojik ve pedagojik açıdan bakalım ve bu durumu biraz değerlendirelim.
Televizyon karşısında geçen zamanın çocukların üzerinde hem olumlu hem de olumsuz pek çok etkisi olabilir. Bu her konu için geçerli olsa da televizyonun olumlu ve olumsuz etkileri kısa- orta vadede daha belirgin olarak görülebilir. Televizyon ve çocuk arasındaki ilişkiye faydalı yönleri irdeleyerek başlayalım.
Öncelikli olarak televizyonu bir iletişim aracı olarak düşünecek olursak; televizyonun işitsel ve görsel duyu becerilerini geliştireceği ortada. Buna ek olarak içerik izleme kontrolü ebevende olduğu sürece eğitici programlar sayesinde çocukların eğitimine katkı sağlanabilir. Çocuk Doktoru Yılmaz Bay tarafından kaleme alınan bir makalede televizyonla kontrollü şekilde iletişim halinde olan çocukların ilgi alanlarının gelişeceği yer alıyor. Çizgi filmler, belgeseller ve eğitim odaklı TV yayınları sayesinde çocuklarımızın ilgi alanlarının daha da geniş olacağını görmek biz ebeveynler için oldukça keyif verici olacaktır. Belirli bir yaşın sonrasında izletilebilecek olan yabancı dil odaklı yayınlar ise çocuklarımızın yabancı dile eğilimini geliştirebilir. Doktor Yılmaz Bay, özel olarak hazırlanan çocuk programlarıyla çocuklarımızın dili düzgün ve olması gerektiği gibi kullanma becerilerini geliştirebileceğini savunuyor. Bu şekilde ebeveyn tarafından kontrollü olarak sağlanacak etkileşim ve sınırlandırılmış televizyon izleme seansları çocuklarımızın psikolojik ve pedagojik gelişimi için katkı sağlayacaktır. Tabi bir de işin olumsuz ve kontrol dışı yanları var. Bunları göz ardı etmemek çocuklarımızın gelişimi için son derece önemli.
Kumanda asla çocuklarda olmamalı
Televizyonların çocuklarla iletişiminin kontrolsüz ve kumandanın çocuğun elinde olduğu bir senaryo ileriye dönük konularda, sorunlara büyük ve tehdit edici bir zemin hazırlayabilir. Bu konu hakkında hem yazılı hem de internet ortamında yüzlere çalışma ve makaleye denk gelebilirsiniz. Bunların arasında ilgimi çeken paylaşımlardan biri ise İndigo dergisinin yayınladığı bir makale oldu.
Uzman Klinik Psikoloğu Ceren Aydın, televizyon ve diğer iletişim araçlarının kontrolsüz olarak kullanımının olası zararlarını biz ebeveynlere net bir dille anlatıyor. Ceren Aydın, 2 yaş altındaki çocukların televizyondan kesinlikle uzak tutulmasını tavsiye ediyor. 2 yaş ve üzerindeki çocukların günlük 2 saati geçmeyecek şekilde televizyon izleyebileceğini ancak bu yayınların çocuklar için eğitici ve öğretici içeriklerden oluşması gerektiğini belirtiyor. Denetimli televizyon deneyimi ise hemen hemen her uzmanın ortak tavsiyesi olarak göze çarpıyor. İndigo dergisindeki bu makale kumandanın çocukların elinde asla durmaması gerektiğini belirtiyor. Bunun başlıca sebebi ise izleyebilecekleri kanal ve içerikler konusunda insiyatif almalarının getireceği riskler.
Tek başına ekran karşısında oturan ve elinde kumanda olan bir çocuğun hangi kanallara veya hangi içeriklere maruz kalacağı gelişimini direkt olarak etkileyebilir. Şiddet içerikli yayınlarla zaman geçiren bir çocuğun gelişiminin olumlu olarak şekillenmesi beklenemez. Bu yüzden kumandanın ebeveynlerin elinde olması son derece önemli. Uyanık kaldığı günün tamamını televizyon ve benzeri tek taraflı iletişim araçlarının karşısında geçiren çocukların sosyalleşme konusunda sorunlar yaşaması çok büyük bir olasılık.
TV saldırganlığı artırıyor
Uluslararası Sosyal Araştırmalar dergisinde yayınlanan bir araştırma, çocukların sosyal zekâlarının ve sosyalleşme becerilerinin televizyon tarafından net bir şekilde köreltildiği ortaya koyuyor. Çalışmaya göre “Çocuklar için uygun olmayan programlar izlemek hiperaktiflik ve saldırganlık oranının yüksek olmasına, sosyal beceri oranının ise düşük olmasına neden oluyor.” (Conners-Burrow ve diğ., 2011).
Yine aynı makalede yer alan bu satırlar ise çocukların TV izleme sürelerinin, TV izleyen çocukların yaş gruplarının, gelişim konusunda birbirleriyle ne kadar bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor. Okul öncesi eğitim çağındaki 3-6 yaş arası çocuklar üzerine yapılan diğer bir araştırmaya göre ise “hafta içi TV izleme sürelerinin artması sonucunda çocukların olumlu sosyal davranışlarının azaldığı, fiziksel ve ilişkisel saldırganlıklarının arttığı; hafta sonu TV izleme sürelerinin artması sonucunda ise olumlu sosyal davranışlarının azaldığı, fiziksel saldırganlıklarının arttığı belirlenmiş. Annelerin hafta sonu TV izleme sürelerinin artmasının ise çocuklarının fiziksel saldırganlıklarını arttırdığı görülmüş” (Akçay, Özcebe, 2012:84). Ekranda gördükleri her türlü davranışı taklit etme ve benimseme eğiliminde olan çocuklar, izledikleri ve maruz kaldıkları içeriklere göre şekillenmesi olası bir karaktere sahip.
Yaş itibariyle henüz oturmamış ve daha başlangıç aşamasında olan çocukların, izledikleri şeylerden olumlu veya olumsuz şekilde yönlendirilebileceğini unutmamak, bizlerin en büyük görevleri arasında yer alıyor. Buraya kadar okuduğunuz satırları ve önemli kısımları, sizler için özetlemek istiyorum. Televizyon ve çocuklarımız arasındaki ilişki öylesine önemli ki bu durumu “çocuk TV karşısında oyalansın, biraz uslu dursun” veya o “TV izlerken ben de işlerime bakayım” şeklinde yorumlamak, sadece anı kurtarmak olur. İleriye dönük olarak sebep olacağı olumlu veya olumsuz etkileri hesaba katmamak son derece yanlış bir davranış.
Gıda reklamlarına dikkat!
Çocuk ve televizyon arasındaki ilişkinin psikolojik ve pedagojik yönlerini bu şekilde yorumladıktan sonra, reklam ve reklamcılık dünyası açısından da konuyu irdelemek gerek. Reklamların çocuk gelişimi için ne kadar önemli olduğunu hiç düşündünüz mü? Eğer düşünmediyseniz, sizlerle etkileyici bir veri paylaşacağım. Bu konuda yapılan yüzlerce akademik çalışma içinden, en çok dikkatimi çekenlerden birini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Aile ve Toplum isimli dergide yayınlanan bir akademik makale televizyon reklamlarının çocukların zihinsel ve fiziksel gelişimlerini direkt olarak etkilediğini savunuyor. Çocukların yemek yeme biçimlerinin yiyecek-içecek reklamlarından etkilendiği yapılan çeşitli araştırmalarla (Roberts & Pettigrew, 2007; Folta, Goldberg, Economos, Bell & Meltzer, 2006; Outley & Taddese, 2006) ortaya konmuş. Televizyon izlemek, bir taraftan kalori değeri yüksek ancak besleyici değeri zayıf besinleri tanıtarak diğer taraftan televizyon karşısında çocuğun hareketsiz kalmasına ve sürekli izleme sonucu beynin bağlantısal gelişimini zayıflatmasına neden olarak çocukların fiziksel gelişimini olumsuz yönde etkileyen içeriklere sahip.
Türkiye’de yapılan bir araştırma, annelerin yüzde 95’inin çocuklarına televizyonda reklamları yayınlanan çerez, yiyecek ve içecekleri aldıklarını ortaya koyuyor (Yörükoğlu, 2000: 98). Diğer yandan çocuklara yönelik programlarda, cinselliği çağrıştıran görüntülerin yer alması, onların gelişim özelliklerine uygun olmayan yaşlarda cinselliği tanımasına neden oluyor. Bu çalışmaya ve yukarıda belirttiğimiz diğer çalışmalara ait olan kesitlere baktığımızda, ne televizyonun ne de televizyon reklamlarının, hiçbir amacı ve etkisi olmadığını düşünmek çok büyük bir yanlış olacaktır. Çocuklarımızın, televizyon ve televizyondaki reklam ve diğer içerik türleriyle etkileşimi, zaman geçirmelerinden çok daha fazla şeye etki edecek güce sahip. Bu yüzden, biz ebeveynlere düşen görev, hayatlarının her noktasında gösterdiğimiz titizliği ve duyarlılığı, çocuklarımızın televizyonla olan ilişkisinde de sürdürmemiz olacak.