Web’i değiştiren 100 fikir
“World Wide Web” ve “internet” kelimeleri pek çoğumuz için aynı şeyleri ifade ediyor. Türkiye’ye has bir durum değil bu. Tüm dünyada benzer bir karmaşa söz konusu. Dünyaya göre önemli farkımız “web” kelimesinin nispeten daha az kullanılıyor olması. Halbuki bu iki terim birbiriyle her ne kadar ilintili olsa da bambaşka anlamlara sahip.
En güzel analojiyi beyin ve zihin ikilisiyle yapabiliriz. Burada internet “beyin” rolünde: bütün bilgisayar ağlarını birbirine bağlayan dev sistem… Web ise “zihin”e denk geliyor. Ancak internet altyapısı üzerinde sadece web değil, dosya transferinden, iletişim araçlarına kadar pek çok farklı servis çalışıyor. Aynen beynin sadece düşünmeyi değil pek çok ayrı görevi yerine getirmesi gibi.
Normalde “web” terimini kullananlardan değilim. Ancak bu ayki yazımda sıkça bu üç harfle karşılaşacaksınız. Sebebi bir kitap… Orijinal ismi: “100 ideas that changed the WEB”. Geçtiğimiz ay Silicon Vadisi seyahati esnasında bir kitabevinde denk geldim. Mahallenin büyüsüne kapılıp satın aldım kitabı. Yazar Jim Boulton son 20 senemize damgasını vuran, tüm hayatımızı etkileyen dönüşümün gelişimini adım adım irdelemiş ve önemli mihenk taşlarını teker teker sıralamış.
100 maddelik listede görmeyi beklediğiniz pek çok başlık var. Ancak bir o kadar da sürprizle karşılaşıyorsunuz. Listenin beş ana gruba ayrıldığını söyleyebiliriz. Web öncesindeki dönem, Web’in ilk adımları, Dünün Web’i, Bugünün Web’i, Yarının Web’i…
Web öncesi dönem (Fikir 1-20)
Böylesine bir listede ilk sıraya konulacak fikri seçmek zordur. Yazar, fikrin hem sıra dışı, hem ilgi çekici, hem de iddialı olmasını ister. Web’i değiştiren 100 fikir listesinin bir numarası “Mundaneum”. Fikir, bütün bu özellikleri taşıyor.
Tarih 1936… İnternet adını ilk duyuşumuzdan yaklaşık 60 sene öncesinden bahsediyoruz. Paul Otlet isimli Belçikalı kütüphaneci Henri La Fontaine ile bir araya geliyor. Hedef dünyada basılı bütün kitapların bulunabileceği, ünlü İskenderiye Kütüphanesi ile karşılaştırılabilecek büyüklükte bir kütüphane şehri açmak. Projenin ismi Mundaneum. Otlet vizyonunu şu şekilde tanımlıyor: “Öyle bir elektronik teleskop düşünün ki herhangi bir dokümanı dünya üzerindeki herhangi bir ekrana taşısın.” İnternetin babası olarak anılan Vinton Cerf de uzun yıllar sonra projeyi referans göstererek “Internet fikri ilk olarak Belçika’da doğdu” diyor. Mundaneum’un pek çok kaynakta internetle ilişkilendirilmesinin en önemli sebebi biraz da bu cümle.
(Bu arada merak edenler için ek bilgi: kütüphane kurulmuş. Çok da başarılı olmuş. Kütüphanedeki 17 milyon kitabın organize edilebilmesi için geliştirilen “Unified Decimal Classification” endeksleme sistemi tüm dünyada takdirle karşılanmış. Ancak 2. Dünya Savaşı esnasındaki Nazi işgaliyle kütüphane de nasibini alarak tarihin derinliklerine karışmış)
Yerimiz dar, her maddeyi bu kadar uzun anlatabilmek imkansız. Ancak en ilginç maddeler web öncesi dönemden geliyor. İlgimi çeken başlıklara kısa kısa değinerek ilerleyeyim.
#2 Uzay Yarışları: ABD’nin uzaya yolculuk mücadelesinde Rusya’nın gerisinde kalması, bilimsel araştırmalara milyarlarca dolarlık bütçelerin kaymasına neden oluyor. Bu gelişmeler akabinde önemli bir sistem devreye giriyor: ARPANET. Bu sayede “Intergalactic Computer Network” kuruluyor ve günümüz internetinin ilk temelleri atılıyor.
Fikirlerin çoğu hep bilginin sistematik bir şekilde organize edilmesi ve birbirleriyle ilişkilendirilmesi ekseninde yoğunlaşıyor. Hypertext (Fikir #3) sayesinde metin ile bağlantı ilk defa bir araya geliyor, bilgiye nasıl ulaşabileceğimiz yeniden tanımlanıyor. Markup Language (Fikir #7) ile bu kelimeler programlanabilir hale geliyor, ilk web siteleri hazırlanmaya başlıyor. Bulletin Board System (Fikir#12) sayesinde bilgiler alt başlıklara ayrılarak yönetiliyor, tasnif edilmeye başlıyor. Domain Name System (Fikir#20) ile alan adlarının organize edilmesi süreci hayata geçiyor. 1985 yılında devreye giren alan adı sistemine ilk iki yıl çok az ilgi gösteriliyor – yüzden az firma alan adı satın alıyor. 1987’de satın alınan alan ismi sayısı hızla milyonlar seviyesine çıkıyor.
Web öncesi dönemde yer alan, kitapta olmasına şaşırmayacağınız diğer fikirlerin isimlerini hızla belirtip geçelim: Modem, GUI (Grafik Arayüz), Mouse, PC, internet, ISP (Internet Servis Sağlayıcı), “Hacker”lar, internet protocol suite, masaüstü yayıncılığı, GIF (Grafik Interchange Format).
İlk dönemin sonlarına doğru yer alan enteresan bir madde de “Emoticon”lar. Doğrusu günümüzdeki popüler isimleriyle emoji’lerin tarihçesinin 1960’lara kadar uzandığını bilmiyordum. Harfleri ve rakamları kullanarak duyguları ifade etmek telgraf günlerinde başlamış. ‘73’ Saygılar anlamına geliyormuş mesela, ‘88’ sevgi ve öpücükleri ifade etmek için kullanılıyormuş. Kitapta 1982 yılında Carnegie Mellon Üniversitesi’nde yazılmış bir memonun fotoğrafı da var. Öğrencilere gönderilen mesajda gülmeyi ifade etmek için 🙂 üzüntüyü gösterebilmek için 🙁 harflerini kullanalım diye önerilmiş. Fikir daha sonra üniversiteler arasında hızla yayılmış. Aynen Facebook gibi…
Web’in dünü, bugünü, yarını
Kitabın kalanında 80 ayrı fikir var. Sayfaları çevirdikçe her fikrin tetiklediği diğer fikirleri inceleyerek zamanda yolculuk yapıyorsunuz.
-İlk adımlar: Burada karşınıza çıkacak başlıklardan bir kısmı: web tarayıcı, “cookie”, jpeg, pornografi, arama motorları, wifi, açık kaynak, içerik yönetim sistemleri, web analitiği, online gaming, webcam, geocities, banner, web chat, metadata, pay per click, blogging, webmail, viral içerik. Bu sayfalarda daha çok iş modelleri öne çıkıyor. Yazar pornografinin teknolojiyi en iyi kullanan sektörlerden biri olduğunu, çoğu fikrin nasıl ilk olarak bu sektörde hayata geçtiğini anlatıyor. İlk banner’ın hikayesi ve 1998’de hayatımıza giren pay-per-click okunmaya değer fikirler arasında.
-Dünün webi: E-ticaret, RSS, web streaming, peer-to-peer, Genişbant internet, dot-com balonu, web tv, wiki, infografik, artırılmış gerçeklik, captcha, fotoğraf paylaşma bu bölümde dikkat çeken başlıklar. Hala konuştuğumuz, daha da konuşmaya devam edeceğimiz artırılmış gerçeklik başlığının neden dünün webinde yer aldığını anlamak çok da mümkün değil. Tamam, yolculuk 1955’te başlamış ama hala gidilecek çok uzun bir yol var.
-Bugünün Webi: Buradaki fikirleri anlatırken yazar kimi zaman kavramları ön plana çıkartarak facebook yerine sosyal ağlar, twitter yerine microblogging terimlerini kullanmayı tercih etmiş. Ama sıra youtube ve app store’a gelince direkt marka isimlerini kullanmış. Listede diğer dikkat çeken fikirler arasında podcast, online çöpçatanlık, QR kod, gerçek zamanlı raporlama, mobil web, kitlesel kaynak, oyunlaştırma, geo-lokasyon, bulut ve tablet yer alıyor.
-Geleceğin Webi: Son başlıkta sadece iki fikir var: Büyük veri ve “semantic” web.
Dünün, bugünün, geleceğin web’i bölümlerinde belirtilen fikirleri bu sayfalarda çok konuştuk. O yüzden hızlı geçiyorum. Konuya ilgi gösterenlerdenseniz kitabı elinize alıp kahvenizi yudumlayarak göz atmanızı tavsiye ediyorum. Sıradan bir GIF görseline, bir cookie uyarısına, emojiye, html satırına daha farklı bir gözle bakacaksınız. Bütün bu fikirlerin bir yandan webi, bir yandan da son yirmi yılımızı nasıl değiştirdiğini hissedeceksiniz.