Türkiye halkla ilişkiler sektörünün “Oscar”ı olarak adlandırılan Altın Pusula’ya sayılı günler kala etkinliğin detaylarını konuşmak için bir araya geldiğimiz TÜHİD Başkanı Gonca Karakaş yarışmaya ilginin her yıl arttığını ve yaratıcı projeler için Altın Pusula’nın güçlü bir motivasyon kaynağı olduğunu söyledi. İletişim dünyasının sorunlarına dair çarpıcı açıklamalarda da bulunan Karakaş “30 yıldır bu sektördeyim, para ile haber yaptırmadım. Bunu yapanlar açısından doğal seleksiyon yasalarının geçerli olacağını düşünüyorum” dedi.
Ülkece zorlu bir konjonktürden geçiyoruz. Bu sürecin iletişim dünyasına yansımaları nasıl oluyor? Bu ortamda PR ajanslarına düşen görevler neler?
Gerek iş dünyası gerekse de iletişim dünyası olarak yaşadığımız deneyimlerle zorlu süreçlerin üstesinden gelecek bir direnç geliştirdiğimizi söyleyebilirim. İletişim danışmanlığı profesyonelleri olarak bizler, pozitif iletişimin kurumsal hedeflere ulaşmada sağladığı ölçülebilir katkıları biliyoruz. Kurumların iç ve dış hedef kitlelerine yönelik davranış ve mesajlarında güven verici, şeffaf ve pozitif olmaları, iş birliği ve dayanışmayı artıran, verimliliği ve kârlılığı yükselten bir etki yarattığı görülüyor. İletişimde pozitif olmak en önemli stratejik yaklaşımlardan biridir ve özellikle zorlu konjonktürlerde çok işe yarar. Bunu doğru yapan kurumlar, fark yaratıyor. Böyle zamanlarda PR ajanslarına düşen öncelikli görevlerden birisi de hizmet verdikleri kurumların olumlu iklimin oluşmasına katkılarını artıracak stratejilerle destek olmaktır. Bu dönemde en kritik olan konulardan biri de kriz iletişimi. Kurumların krize karşı korunmasını sağlayacak hazırlıklar da öncelik kazanan başlıklardan birisi durumunda. Diğer taraftan iletişim dünyasının medya boyutunda ülkede olumlu bir iklimin oluşmasında gelişime açık alanlar olduğunu düşünüyorum.
30 yıldır sektörün içinde yer alan bir isim olarak PR sektörünün geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce PR sektörü çağın gereklerine uygun olarak kendini yenileyebildi mi?
Dijital devrim tüm endüstrilerde olduğu gibi iletişim endüstrisinde de etkisini gösteriyor. Yeni nesil teknolojiler, yeni nesil bir ekonomi var artık. Diğer sektörlerde olduğu gibi iletişim sektöründe de doğal seçilim yasalarının işlediğini görüyoruz. Kendini çağın gereklerine uygun biçimde yenileyebilen, yeni dijital yetkinliklerle yapısal dönüşümlerini gerçekleştirebilenler, deneyimleriyle daha da güçlü biçimde yollarına devam ederken, yeniliklere uyum sağlayamayanlar zorlanıyor ve geride kalıyor. Kurumların ve markaların iletişimini dijital ve konvansiyonel diye ayırmamız mümkün değil. İletişim bir bütün olmak zorunda ve bir iletişimcinin de stratejilerini bütünleşik biçimde kurgulayıp hayata geçirmesi gerekiyor.
Globalle kıyasladığınızda Türk PR sektörünün artıları, eksileri nelerdir?
Bugün Türkiye’de birçok PR şirketinin global standartlarda hizmet verdiğini söyleyebiliriz. Dünyanın prestijli organizasyonlarından alınan ödüllerin sayısı ciddi biçimde artıyor olmasının da sektörümüzün dünya standartlarına yakın olduğunu gösteren objektif kriterlerden biri olduğunu düşünüyorum. Dünyanın en gelişmiş piyasalarıyla kıyaslandığında kalifiye insan kaynakları konusunda hâlâ eksiğimiz olduğunu düşünüyorum. Sektör olarak en önemli üretim faktörümüz olan insan kaynaklarına daha fazla önem vermeli, yatırım yapmalıyız. Çok yönlü, dijital donanımlı, “dünya vatandaşı” olabilecek çalışma arkadaşlarına daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Yeni yetenekler kazandıkça daha sofistike çözümler ve projeler üreten bir sektör olmaya devam edeceğiz.
Daha önce yoğunluklu olarak basın mensuplarıyla olan iletişimi yönetiyordu PR ajansları. Şimdilerde buna bir de fenomenler eklendi. Bu iki hedef kitleyle iletişim kurmanın farklılaşan ve benzeşen yönleri neler? Fenomen ve gazetecileri aynı görüp aynı platformda iletişim kurmak doğru mu?
Gazetecinin görevi haber değeri taşıyan olay, olgu ve mesajların şeffaf ve objektif biçimde iletilmesini sağlamak. Sosyal medya fenomenleri ve “influencer”ların ise deneyim ve gözlemlerine yorum katmak gibi bir esneklikleri ve misyonları var. Herhangi bir ürün veya hizmetle ilgili kendi kişisel tercihleri ve beğenilerini takipçileriyle paylaşıyor ve kurdukları güven ilişkisini ölçüsünde etkili olabiliyorlar. Oysa gazeteci, bir köşe yazarı da olsa okurlarına kişisel tercihleriyle ilgili fazla telkinde bulunmaktan doğal olarak kaçınır. Dolayısıyla medya ve fenomen gruplarına yönelik iletişimlerin tamamen farklı bakış açısıyla kurgulanması ve farklı platformlarda iletişim kurulması gerekiyor.
Son dönemde “Parayla haber yaptırma” tartışmaları aldı başını gidiyor. Hatta kimi gazeteler artık yazarlarıyla birlikte süreci yönettiklerini alenen kabul etti. Siz bu gidişatı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünyanın her yerinde ilişki yönetiminde farklı uygulamalar, mesleğini iyiye veya kötüye kullanan insan mevcut. Ben bunların istisna olduğunu düşünüyorum. 30 yıldır bu sektördeyim, para ile haber yaptırmadım ve benim yakın çevremde de para ile haber yaptıran meslektaşım olmadı. O yüzden istisna olarak ele alınması gerektiğini, bunu yapanlar açısından doğal seleksiyon yasalarının geçerli olacağını düşünüyorum.
20 yıldan bu yana TÜHİD’in gerçekleştirdiği Altın Pusula’ya da kısa bir zaman kaldı. Altın Pusula’da bu yıl sektörü ne tür sürprizler bekliyor?
Mevcut kategorilerimiz dışında geleneksel hale gelen özel ödüllerimiz bu yıl da sahiplerini bulacak. Meslek Duayenlerimiz Betûl Mardin adına vizyoner Türk iş kadınlarına verilen Geleceği Şekillendiren Liderler Ödülü’nü ve Alâeddin Asna adına meslek profesyonelleri ve iş dünyası nezdinde verilen Kurumsal Sorumlulukta Tutarlılık ve Süreklilik Ödülü’nü 2015’ten bu yana takdim ediyoruz. Bununla birlikte KAGİDER ile iş birliğinde hayata geçirdiğimiz diğer özel ödülümüz TÜHİD-KAGİDER 1e1 Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülü. Bu ödül, Ekonomik Katılım ve Fırsatlar, Eğitim Olanaklarına Ulaşım, Sağlık ve Yaşam ile Siyasi Yetkinlik kriterleri gözetilerek, Kurumsal Sorumluluk kategorisine başvuru yapan projeler arasında değerlendirmelerimizi sevgili Jüri üyelerimizle tamamladık 29 Nisan akşamı kazananları açıklamak için sabırsızlanıyoruz.
Son dönemde Altın Pusula ve TÜHİD’in sektörün beklentilerini karşılayamadığına dair eleştiriler var. Siz bu eleştirileri nasıl karşılıyorsunuz?
Eleştirilerin sektörümüzü daha ileriye götüreceğini düşünüyorum. TÜHİD, 47 yıldır ülkemizdeki iletişim profesyonellerini, akademisyenleri, gençleri bir araya toplayan ve Türkiye genelinde yaygınlığı olan ilk meslek örgütlerinden biri olarak faaliyetlerini sürdürüyor. TÜHİD, aynı zamanda TOBB, SEDEFED-TÜRKONFED, KalDer ve Global Alliance, İLAD-İLEDAK, YEKON gibi önemli örgütlerle de çalışmalar yürüten bir sivil toplum örgütü. Yönetim kurulumuzla, STK’lar ve sektörden paydaşlarımızla elimizdeki olanaklar ölçüsünde sektörü geliştirmek adına Anadolu Buluşmaları, TÜHİD Meet, TÜHİD Connect gibi organizasyonları gerçekleştiriyoruz.
“Altın Pusula”ya gelince, bir tür Türkiye halkla ilişkiler sektörünün Oscar’ıdır. Tüm iletişimcilerin katılımına açık bir yarışma. Her yıl gördüğü ilgi ve etki artıyor. Yaratıcı projeler için güçlü bir motivasyon kaynağı oluyor. Meslek duayenlerimiz Betûl Mardin ve kurucumuz Prof. Dr. Alâeddin Asna adına ödüller veriyoruz. UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) ile 2011 yılından bu yana süren iş birliğimiz kapsamında sosyal, ekonomik ve çevresel etkileri en iyi ele alan, sürdürülebilirlik kriterlerini en iyi karşılayan projeyi ödüllendiriyoruz. 2017’den beri KAGİDER iş birliğinde oluşturduğumuz “TÜHİD-KAGİDER 1e1 Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülü”müz var. Elbette her zaman daha iyisinin yapılabileceğine inanıyoruz. Her zaman daha yapıcı, daha katkı sağlayan eleştiriler bekliyoruz.