Dijital çağın temposu düşmeyen hızlı dünyasında, pazarlama profesyonellerinin strateji geliştirmesi de gerekiyor, veri okuması da… Tüketiciyle bağ kurması da şart, kurumsal sosyal fayda üretmesi de… Yetkinlikler listesi uzayıp gidedursun “Bir pazarlamacının artık polimat olması gerekiyor” diye özetliyor konuyu Muratbey Gıda İletişim ve İş Geliştirme Direktörü Gülnur Uluğ. Ardından da adı peynirle anılan ülkelerde bile yaygınlaşan Muratbey’in başarı hikayesi ve mesleki deneyimleri üzerinden günümüz iletişim ve pazarlama dünyasını yorumluyor.
Muratbey’in engel tanımayan başarılarının ardındaki güçlü isimlerden biri olan Gülnur Uluğ, bugün bir pazarlamacıyı başarıya ulaştıracak formülü şöyle özetliyor; “Pazarlama birçok disiplinin bir araya gelmesiyle oluşan bir alan. Teknolojiyi de iletişimi de bileceksiniz. Pazarlamacının elindeki en güçlü araçlardan biri olan nörobilimi de bileceksiniz. Yenilikleri takip etmek, öğrenme sürecini devam ettirmek zorundasınız. İnsan beyninin çalışma sistemini de bileceksiniz. İnsan rasyonel bir varlık değil. Verdiği kararları da bilinçli vermiyor. Dolayısıyla bu alanda başarı istiyorsanız felsefe de bileceksiniz, fütürizmle de ilgileneceksiniz. Teknoloji ise olmazsa olmaz.” Bir de piramidin üzerine iyi büyümek ve anlamlı değerler üretmek maddelerini koyuyor elbette. Gülnur Uluğ ile bugünün iletişim dünyasından Muratbey’in başarılarına ve bir markanın doğru iletişim tonunu nasıl yakalayacağına dek pek çok detayı konuştuk.
Pazarlama geçmişiniz epey derin… Tüm bu birikimle bugünün pazarlama dünyasını nasıl yorumluyorsunuz?
Bugünün pazarlama dünyası öncelikle farklı yetkinlikler edinmemizi gerektiriyor. Yakın geçmişle bile kıyasladığımızda pazarlama alanında yetkinlik ihtiyacının oldukça farklılaştığını görüyoruz. Bir pazarlamacının artık “polimat” olması gerekiyor. Her zamankinden daha fazla farklı disiplinlerde gelişmeye ihtiyaç var.
Hızlı öğrenmek zorundayız. İnsanların kararlarını etkileyebilmek için veriyi doğru yönetmek, sosyal medyanın “gözetim kapitalizmi”ni başlattığı ve sevgili Akan Abdula’nın deyimiyle “yankı odaları” yarattığı bu dönemde algoritmaları iyi anlamak ve onlardan faydalanabilmek, korkuları anlamak, “yankı odaları”nın ürkütücü gücünü yönetebilmek, çerezsiz bir dünyaya hazır olmak, beynin mekanizmasının, zihnin işleyişinin ve güdülerin farkında olmak gibi hakim olmamız gereken önemli alanlar var.
Pazarlamanın gücü büyük. İyi büyümek, anlamlı değerler üretmek için bir araya gelmeli. Yenileyen, onaran marka olmak hedeflenmeli. İhtiyacımız olan iyiliktir. Beklenen iyilikler için kollektif hareket ne olmalı üzerinde çalışmalıyız. Epeyce amaç konuştuk, artık eyleme geçmek lazım. Performans pazarlaması ve deneyimi önceliklemenin değerini öğrendik.
Markayı öne geçirecek adımlar; pazarın sunduğu verileri iyi okumak, buna uygun aksiyonları hızla alabilmek, yapay zekâ olanaklarından yararlanmak. Müşterilerin ürün ve hizmetler hakkında kendi içeriklerini ürettiği, marka hakkında konuştuğu oyunlaştırma, ödül verme gibi yöntemlerin kullanılması etkili trendler arasında. Deneyim, kişiye özel olmak, etkileşim ve duygu yani 4E uygulamaları, müşteri sadakatinin sağlanmasında giderek daha öne çıkıyor.
Adı peynirle anılan ülkelerde bile yaygınlaştı Muratbey… Bu başarının ardındaki bilimsel yöntemler ve stratejiler neler? Avrupa pazarına giren ve girmek isteyen markalara neler söylemek istersiniz?
Bildiğiniz üzere Türkiye uzun yıllar Avrupa’ya süt ve süt ürünleri satamadı. Yaklaşık 6 yıl kadar önce Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye ihracat kapılarını açmasının ardından başlayan denetimler sonucu ancak belli sayıda firma AB ülkelerine ihracat izni alabildi. 2018’de Muratbey’in Avrupa Birliği ülkelerine peynir ihraç etmeye başlaması ile Türk peynirleri 16 yıl sonra Avrupa sofralarında yer almaya başladı. Peynir ülkeleri olarak bilinen Almanya, Hollanda, Fransa gibi ülkelerde Muratbey markamızla Türk peynirlerinin ilgi görmesi bizi de son derece gururlandırıyor.
Muratbey’in AB’de elde ettiği başarının temelinde inovasyon vizyonu ve Ar-Ge çalışmaları yer alıyor. Ar-Ge dediğimizde ise iyi yapılandırılmış ve odaklanmış Ar-Ge’yi kastediyoruz. Bugün AB’ye ihracat izni alan firmalar var ancak hepsi düzenli ihracat yapamıyor. Bu noktada inovasyonun önemi ortaya çıkıyor. Muratbey Gıda Ar-Ge Merkezimiz ve Üretim Teknolojileri Ar-Ge Merkezimizle Türk sanayisinde katma değeri yüksek ürünler üretilmesine katkı sağlıyoruz. Yatırım politikalarımızı Ar-Ge, dijitalleşme ve yurt dışı iletişimi başta olmak üzere ihracatı artırmaya yönelik faaliyetler odağında oluşturuyoruz. Avrupa pazarında fiyat rekabetinden ziyade değer rekabeti yapan marka olma stratejimizle başarıya ulaştık.
Birinin yaptığı işi kopyalayarak yapmak ekmeği bölüşmek demek. Eğer Türkiye’ye bir değer katmayı amaçlıyorsak, farklılıkla değeri artırmaya yönelik, ekmeği çoğaltmaya yönelik stratejiler benimsenmeli.
Muratbey sosyal medya yönetimi, iletişim ve pazarlama stratejileri ile çoğu kez ödül kazandı. Siz bu başarının ardındaki içgörüleri nasıl açıklarsınız?
Türkiye’nin en kapsamlı pazarlama ve pazarlama iletişimi yarışması olan Brandverse Awards’da veri analitiği “Süt Ürünleri” kategorisinde üst üste 5 kez altın ödülü kazandık. İletişimdeki başarımızın en önemli sırrı, hedef kitlemizi; kaygılarını, korkularını, arzularını, değişen ihtiyaçlarını iyi tanımamız, bilimsel yöntemlerle çalışmamız ve doğru kanalları seçerek mesajlarımızı onlara ulaştırmamız.
Geleneksel medya, dijital medya ve sosyal medyanın dinamikleri birbirinden farklı. Her platforma uygun içerik geliştirebilmek, marka mesaj dilini uyarlayabilmek için çabalıyoruz.
Muratbey, sade, net ve samimi bir dille iletişim kuruyor. Sosyal medyada influencer iş birliklerimiz, kültürel kodlara uygun hazırladığımız içeriklerimiz, toplumsal paylaşımlarımız, videolarımız, sürdürülebilirlik çalışmalarımızın iletişimi gibi birçok paylaşımla peynir severlerle buluşuyor, takipçilerimizle sıcak, samimi bir bağ kuruyoruz.
Hızlı tüketim ve gıda ürünlerinde tüketici çabuk unutur. İletişimin sürekliliği ve tutarlılığı önemli. Biz sadece Türkiye’de değil Almanya, Orta Doğu gibi hedef pazarlarımızda da etkin dijital pazarlama çalışmaları yürütüyoruz. Farklı bölgelerde yerel ajanslarla çalışarak oradaki tüketicilerle sıcak ilişkiler kurabilmeyi sağlıyoruz. Yüksek duygusal etki yaratacak mecralara odaklanıyor ve buna uygun içerikler üretmeye önem veriyoruz.
Pazarlama birçok disiplinin bir araya gelmesiyle oluşan bir alan. Teknolojiyi de iletişimi de bileceksiniz. Pazarlamacının elindeki en güçlü araçlardan biri olan nörobilimi de bileceksiniz. Yenilikleri takip etmek, öğrenme sürecini devam ettirmek zorundasınız. İnsan beyninin çalışma sistemini de bileceksiniz. İnsan rasyonel bir varlık değil. Verdiği kararları da bilinçli vermiyor. Manipülasyona da son derece açık. Dolayısıyla bu alanda başarı istiyorsanız felsefe de bileceksiniz, fütürizmle de ilgileneceksiniz. Teknoloji ise olmazsa olmaz.
Son zamanlarda katma değerli ihracat konusunu vurguluyorsunuz. Bu noktada markalara hangi alanlarda farklılaşmasını tavsiye ediyorsunuz?
Ülkemiz peynir kültürü bakımından oldukça zengin. Anadolu’da gizli kalmış onlarca peynir çeşidi var. Bu zenginlikleri ortaya çıkararak ve doğru konumlamalar yaparak tüm dünyaya tanıtabiliriz. Bunu gerçekleştirebilmenin yolu da odaklı Ar-Ge çalışmalarıyla farklı ülke ve kültürlere uyacak, sahip olduğumuz değerlerden ilham alarak yenilikçi ürünler geliştirmekle başlıyor. Katma değerli ihracatı ise ancak markalaşma ile başarabilirsiniz.
Bugün bir Türk markası olarak Avrupa’da iddialı şekilde raflarda olmamızın en önemli kazanımı, ülkemizin imajına katkı sağlamamız. Katma değerli ihracat için global bir marka olmak için bu kadar zor pazarlarda bir Türk malı olarak ve kendi markamızla var olmak istiyorsak rekabet stratejimizi farklılaşmak üzerine kurmalıyız. Değer odaklı rekabete yönelmeliyiz.
Burada üzerinde durmak istediğim konu Ar-Ge’yi doğru odaklamak. Pazarlama Ar-Ge’ye nasıl bir ürüne ihtiyacı olduğunu net olarak anlatmalı ve hedef verebilmeli. Bunu doğru verebilmek de araştırma, veri ve bilgi gerektiriyor. İletişimde de dijital teknolojinin kaynaklarını verimli bir şekilde kullanmak, bu alanda da farklılaşan işler üretmek önemli.
Sizce bir markanın doğru iletişim tonunu bulmak için göz önüne alması gereken kriterler neler? Bu konuda sizin nasıl bir dengeniz var? Neyi ne kadar anlatmalı?
Öncelikle markanın hedeflenen algısına uygun kişiliği tasarlamak gerekli. Hedef kitlenin karar mekanizmalarına, kültürel ve etik kodlarına, zihninin işleyişine ve tabii ki kategorinin ihtiyaçlarına uygun kişiliği oluşturmalı. Bu marka kimliğine uygun iletişim tonu saydığımız kriterler için veriyi iyi analiz ederek, bilimsel yöntemlerle belirlenmeli.
Bugün iletişimde açık, şeffaf, tutarlı ve samimi olmak, bunu sağlamak önemli. Dürüst, açık ve “mış gibi” yapmayan samimi iletişim tonumuzla güçlü bir güven ilişkisi sağlamış durumdayız.
Yanmar Turkey Pazarlama Müdürü Tuğçe Akman: “Çiftçiye hem dijitalde hem de sahada ulaşıyoruz”