Türkiye, Cumhuriyetin yeni yüzyılına da bu yüzyılın başlangıcına liderlik edecek ideolojinin belirleneceği seçimlere de gün sayıyor. Herkesin merakla beklediği seçim için Fatih Portakal “hamleler ve stratejiler savaşı” derken seçimin sonucuna da direkt etki edeceğini düşündüğü üç temel stratejiyi bizlerle paylaşıyor. Türkiye’nin en dezavantajlı iki grubu olarak gençler ve kadınları işaret eden Portakal, geleceğinden endişe eden ve yarınını göremeyenlere gerçekçi bir umut veren liderin ve ittifakın yarışı önde bitireceğini söylerken liderlere de “Bize deprem bölgesinde ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı nasıl sağlayacağınızı anlatın” diyor… İşte, Fatih Portakal ile siyasi iletişimin ve siyasi stratejilerin satır aralarını okuduğumuz söyleşinin öne çıkan satırbaşları…
Kutuplaştıranlar ve birleştirenler…
- Türkiye’de insanlar kutuplaştırılarak karşı karşıya getirildi. Kimi bölgelerde, yapılarda insanlar birbirlerine nefret derecesinde öfke duyuyor. Bu da öyle birdenbire olmadı. Mevcut siyasi iktidar yıllardır söylemleriyle insanları ayrıştırıyor. Yıllara yayılan söylemin ve stratejinin ardından bugünse aynı sınırlar içerisinde yaşayan hatta birbirine komşu olan insanlar birbirine düşmanca bakıyor. Ancak bunun karşısında da çok daha kalabalık bir grup insan “Türkiye artık rahatlamalı” diyor. Bu söylemin Millet İttifakı’nda karşılık bulduğunu görüyoruz.
- Cumhur İttifakı’nın aksine Millet İttifakı’nda kapsayıcı bir dil ön plana çıkıyor. İktidarın yıllardır süregelen “çapulcu”, “namussuz”, “ahlaksız”, “üçkağıtçı” hatta kendileri gibi düşünmeyen herkese yakıştırdıkları “terörist” söylemlerine karşı Millet İttifakı bütünleştirici bir dil kullanıyor ve bence en iyisini yapıyor. Mutlu insan görmenin çok zor olduğu bugünlerde kapsayıcı bir dil kullanarak insanlara umut vermenin çok önemli olduğunu düşünüyorum.
“Cumhur ittifakı muhafazakâr seçmenin anne babasından oy alabilir, peki ya çocuklarından?”
- Cumhur İttifakı’nın bugünkü iletişim stratejisine baktığımda da yeni bir şey görmüyorum. Hala kendi gibi olmayan insanları “zaten ben bunlardan oy alamam” düşüncesiyle ayrıştıran, kutuplaştıran ve kendi seçmen kitlesini konsolide eden bir yol izliyor. Bu dilin değişeceğini, birleştirici bir tona dönüşeceğini de sanmıyorum. Hatta Erdoğan’ı biraz tanıyorsam seçime yaklaştıkça bu dilin daha da sertleşeceğini tahmin ediyorum. Devlet Bahçeli’ninse konuşulacak bir tarafı yok. Dili her zaman sertin ötesinde nefret kusan, söven bir dil…
- Bu seçimde izlenilecek stratejilere bakarsak da; Erdoğan akıllı bir siyasetçi ve toplumları nasıl ikna edeceğini biliyor. Henüz meydana inmedi ancak Erdoğan’ın enerjisiz olduğunu görüyorum. Belki sağlık durumundan belki yorgun olduğu için bilmiyorum… Burada dikkat ederseniz Erdoğan, Cumhur İttifakı’nın her bir lideriyle ayrı ayrı görüşüyor, bir masa etrafında toplamıyor. Stratejisininse yine kendi seçmenini konsolide etmek, din üzerinden gitmek ve dini figürlerle ön plana çıkmak olacağını düşünüyorum. Muhafazakâr seçmenin anne babasını oy potansiyeli olarak koruyabilir ancak çocuklarını ikna etmek için çok çalışması gerekecek…
Hamle ve stratejiler savaşı
- Yine Erdoğan’ı camide siyaset yaparken, kuran okurken, cami önünde açıklama yaparken ve insanları yaftalarken göreceğiz. Bu strateji tutar mı? Bence tutmayacak bu seçimde…
- Millet İttifakının stratejilerine bakarsak; doğru hamleler yaptığını düşünüyorum. Aslında altı benzemezin bir araya geldiği, içlerinde tek sol partinin CHP olduğu bir yapıyı şimdilik iyi yürütüyorlar gibi görünüyor. Mart ayının başında onlar da bir deprem yaşadı ve Meral Akşener masayı dağıttı. Ama kendisi de ittifakın dışında kaldığında başına neler gelebileceğini gördü.
- 25 binin üzerinde İyi Parti’li partisinden istifa etti. Geri adım atmasaydı biten bir İyi Parti, biten bir lider görecektik… Meral Akşener masaya dönerek iyi yaptı ama tüm ittifaklar gibi Millet İttifakı da pamuk ipliğine bağlı. Şimdi ittifakın tüm paydaşları muhafazakâr seçmeni sol tandanslı bir lidere oy vermek için ikna etmeleri gerekiyor.
- Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun da dahil olmasıyla birlikte liderlerin de Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmasını iyi bir strateji olarak görüyorum. Özetle bu seçim bir hamleler ve stratejiler savaşı olacak. Ama ben Cumhur İttifakı’nda yeni bir strateji ve vizyon görmüyorum açıkçası.
Türkiye’nin umuda ihtiyacı var!
- Seçimin sonuçlarına etki edecek üç strateji olacağını öngörüyorum;
- Liderlerin kullanacağı dil, kuracağı cümleler eğer ayrıştırıcı olacak olursa o kesimin kaybedeceğini düşünüyorum. Önce dilin yumuşaması ve herkesi kapsaması gerekiyor.
- Özellikle Millet İttifakı cephesinde vaatlerin tutarlı ve gerçekleştirilebilir olması gerekiyor. Çünkü iktidar değişecek olursa seçmen seçimin 3 ay sonrasında hesap sormaya başlayacak. O yüzden vaatler çok önemli ve dürüstçe bizimle iletişim kurmak zorundalar. İttifakların her biri için vaatlerinin merkezinde gençler ve kadınlar olmak zorunda. Çünkü seçimin sonucunu Z kuşağı ve kadınlar belirleyecek. İkisi de ülkedeki dezavantajlı grup, birisi gelecek kaygısı yaşıyor diğeri yarını bile göremiyor. Bu iki kesime yönelmeleri gerek…
- En önemlisini de sona bıraktım, deprem bölgesini liderlerin unutturmaması gerekiyor. Oradaki ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı nasıl sağlayacaklarını insanlara anlatmaları gerekiyor. Türkiye’nin umuda ihtiyacı var. Bu umudu güvenilir ve samimi şekilde verecek olan ittifak da lider de kazanacaktır diye düşünüyorum.