Collins İngilizce sözlüğünün editörleri tarafından yılın sözcüğü ilan edilen “permacrisis” uzun bir istikrarsızlık dönemi anlamına geliyor. Güçlü iş ortaklarıyla uzun yıllara dayanan gayrimenkul sektör deneyimine bu kez “permacrisis” açısından yaklaşan Alaaddin Reklam Ajansı, hazırladığı 2023 Gayrimenkul Trendleri raporunda sektöre tamamen tüketici yönelimi merceğinden bakarak, sektörün geleceğini anlamaya yönelik öngörülerde bulunuyor. Proje geliştirme, pazarlama, yaşam şekli ve inşaat/tasarım trendleri olmak üzere 4 ana başlıkta hazırlanan raporun detaylarını Alaaddin Genel Müdürü İsmail Bölükbaşı ile konuştuk…
İstanbul’un alternatifi Çanakkale ve Sakarya…
- Dünya genelinde pandemiyle başlayan ve enflasyonla devam eden süreçte, metropol sakinlerinin yüzde 15 ile yüzde 28’inin muhtemelen şehir dışına taşınacağı öngörülüyor. Türkiye’de de pandemiyle başlayan ve barınma maliyetlerinin artmasıyla devam eden zorunlu göç, İstanbul’un alternatifi olarak Çanakkale ve Sakarya, Ankara’nın alternatifi olarak da Bolu ve Konya gibi 2’nci kademe şehirlere kaçışı artırdı.
- Uzaktan çalışmanın etkisiyle başlayan “tatil evlerinde yıl boyu yaşama” ve kurumsal şirketlerin “genel merkezleri büyük şehirler dışına taşıma” eğilimleri, ticari taraftaki trendleri de etkilemiş gözüküyor. Nispeten yoğunluğu az, yaşam kalitesi yüksek şehirlerin hem markalı konut projelerini, hem de yatırımcıları çekeceği ve önümüzdeki beş sene için ekonomik büyüme ve gözde gayrimenkuller için daha fazla değer artışı sağlayacağı öngörülüyor.
- Bu değişimin sadece yerli değil, yabancı alıcıyı da etkilemesini bekleniyoruz. Geçmiş birkaç yıla kadar, İstanbul’un Anadolu Yakası’nda dahi yabancıya satış yapılamazken, şimdi Kartal’dan Beykoz’a kadar satış yapılabilmesi, bu dalganın pek yakında aynı efektle Anadolu’ya da hızla yayılacağına işaret ediyor.
İstanbul yeni Londra olmaya hazırlanıyor
- Geçmiş kriz dönemlerinde olduğu gibi kendi varlıklı vatandaşlarını ortaya çıkartmakta bonkör davranan permacrisis, yeni varlıklı vatandaşların talepleriyle metrekare fiyatlarını 10 bin dolar seviyesine taşırken, Rus oligarkların etkisiyle yeni Londra olmaya hazırlanan İstanbul’un metrekaresi 30 bin dolarları bulan yeni lüks çağına hazırlanması gerekiyor.
- Diğer taraftan tinyhouse’ların moda olmaktan çıkıp, barınabilmek için “zorunluluk” haline gelmeye başladığını da görüyoruz. Özellikle büyük şehirler için 1+1 ve 1+0 evler yeniden gündeme gelirken, bu evlerden 2+1 ev verimi almak isteyen tüketiciler için iç mimari de çok daha fazla önem kazanmaya başlayacak.
- 2023’te wellbeing’e ve bunu evlerimiz ve yaşadığımız alanlar aracılığıyla hayatımıza nasıl dahil edebileceğimize yönelik büyük bir değişim başlıyor. Toksik olmayan boyalar, hava-su filtreleme sistemleri ve egzersiz odaları ile kendini hissettiren “Evde Sağlık” konsepti gelişerek, kök sebzeler için depolama alanları, nem kontrollü dolaplar, ısıtmalı refleksoloji zeminler ve aromaterapi duvarları gibi farklı uygulamaları da hayatımıza sokacak.
Gayrimenkul sektörü değer iletişimine odaklanmak zorunda
- Pandemi ve ardından gelen ekonomik konjonktür pazarlama ve satış ekiplerine yeni misyonlar yükledi. Üç sene öncesine kadar “karı-koca” beyaz yakalı müşteriler, biraz peşinat ve beş yıllık kredi desteğiyle ortalama bir ev sahibi olurken, potansiyel alıcılar şimdi birikmişi ya da satabileceği bir şeyleri varsa ancak ‘‘yeni bir ev alma niyetine’’ girebiliyor. Bu da iletişimin fiyat odağından çıkıp, tüketiciyle bağ kurma ve değer iletişimine kayması gerekliliğini ortaya koyuyor.
- Y kuşağında olduğu gibi gelecek 10 yıl içinde yetişkin tüketiciler haline dönüşecek olan Z kuşağı da paralarını harcadıkları markalardan yüksek beklenti içerisinde… Bu da bir markanın hikayesinin yalnızca reklamlarla değil, tüm faaliyetleriyle anlatılmasını gerekli kılıyor. Markalar için bu konuda zaten yüksekte olan çıta, önümüzdeki yıllarda daha da yükseğe çıkacak.
Neler yapılmalı?
- Daha iyi hikayeler ve daha iyi deneyimler için yapılması gerekenleri şöyle sıralamak mümkün:
- Etkileşim için verilerden gelen sinyalleri iyi kullanın: Kültürel bilgiler ve demografi, marka hikaye anlatımı için ne kadar önemliyse, ayrıntılı kitle sinyalleri de bireysel seviyede alaka düzeyi oluşturmak için o kadar önemli. İnsanlar görüntülemelerden aramalara, tıklamalardan paylaşımlara kadar birçok farklı sinyal yoluyla bunların ne olduğunu bize söylüyorlar. Markalar insanların anlayacakları dilden konuşmak istiyorsa, bu sinyallere dikkat etmesi ve oluşturdukları hikayeye bu verilerin bilgi sağlamasına izin vermeliler.
- Kişiselleştirilmiş reklamlar yapın: Kişiselleştirilmiş reklam ögeleri içerik bakımından alakalı reklamlar sunarak, kişinin ne izlemek ve neye tepki vermek üzere olduğunu anlamamıza yardımcı olabilir. İlgili reklam ögesi doğru zamanda doğru kişiye sunulacak şekilde kampanyalaştırılmalı. Örneğin sürekli müzik videosu seyredenlere, müzikle alakalı reklam öğeleri daha ilgi çekici gelecektir
- Tek reklamın ötesine geçin: Aslında Türk reklamcılığı bunu 90’lı yıllarda keşfetmişti, birbiri peşi sıra gelen hikayeli reklamlar hepimizi ekrana bağlardı. Şimdi bunu Youtube’a taşımak mümkün. Marka hikayelerini, birkaç bölüm halinde anlatmak için video mecralarını kullanabilir, belgeselden filme içerik alternatiflerinden yararlanabilirsiniz.
Yeni trend “sosyal ağlarda tekilleşme”
- Ayrıca, sonsuz kaydırma çağında, etkileşimli içeriğin yaratılması daha maliyetli olmaya başladığından beri, artık markalar hem ilgi alanlarına uygun hem de güçlenecekleri platformları seçerek, diğer sosyal platformları terk etmeye başladı. Öncülüğünü kozmetik markası Lush’un yaptığı bu akımda; marka Facebook, Instagram, TikTok ve Snapchat’teki hesaplarını kapattı. Seçtikleri platformlarda varlıklarını daha da etkili hale getirmek için, stratejisini yeniden gözden geçirdi.
- Pazarlamacılara sunulan veri hacmi sürekli artıyor; her kampanya dönemi toplanılan formlar, satış ofislerini ziyaret eden müşterilere doldurtulan anketler, web sitelerini gezen kişilerin bıraktığı izler… Verinin gücünden faydalanabilmenin en güçlü yolu yapay zeka uygulamalarını kullanarak, veriyi akıllı ve eyleme geçirilebilir iç görülere taşımaktan geçiyor. Deloitte’un dünya üzerinde yapay zeka kullanımını en erken benimseyen şirketler üzerinde yaptığı araştırmada, en yaygın beş yapay zeka hedefinden üçünün pazarlama odaklı olduğunu gösteriyor:
- Mevcut ürün ve hizmetleri geliştirmek,
- Yeni ürün ve hizmetler ortaya çıkarmak,
- Müşterilerle olan ilişkileri daha iyi hale getirmek
- Gayrimenkul markalarının artık yapay zeka yardımıyla, hangi müşterilerinin ikna edilmeye daha yatkın olduğunu tespit edebilmesi veya tarama geçmişlerini baz alarak onlara göstereceği doğru ev tipini belirleyebilmesi mümkün gözüküyor…
Heyecan dorukta: “Yılın İtibarlıları” 19 Ocak’ta The ONE Awards ile ödüllendirilecek!