Türkiye’nin sembol markalarından Kurukahveci Mehmet Efendi’nin Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kurukahveci, iklim krizi sebebiyle 2050’ye gelindiğinde şu anda dünya genelinde kahve üretimi yapılan iklim kuşağının büyük bölümünde üretimin yapılamayacağını söylüyor. “151 yıldır ailemizin dört kuşağını ayakta tutan kahveye karşı sorumluluğumuz büyük” diyen Kurukahveci, bu düşünceden hareketle Global Coffee Platformu’na üye olduklarını kaydediyor. Bir yandan bu platform çatısı altında kahvenin küresel sorunlarına çözüm ararken, diğer yandan Türkiye’de de yerel kahve üretim denemelerine destek olan markanın çalışmalarını Mehmet Kurukahveci ile konuştuk…
- 151 yıllık tarihimizde üç önemli kahve krizi ile karşı karşıya kaldık. İlki 1942–1944 yılları arasında, İkinci Dünya Savaşı dönemindeydi. Atlantik ve Hint Okyanusu’nda yürütülen deniz savaşları nedeniyle kahvenin Avrupa’ya ve Türkiye’ye gelmesi neredeyse imkânsız hâle gelmişti. İkinci kahve kıtlığı, 1955– 58 arasındaki büyük ekonomik buhran ve döviz sıkıntısına bağlıydı. Üçüncüsü ise, “kıtlık” değil “yokluk” dönemiydi; çünkü 1977 ile 1982 yılları arasında yüksek enflasyon ve döviz darboğazı nedeniyle kahve ithalatı aralıklı değil neredeyse hiç yapılamadı. Bu dönemlerde bile aile başka bir alana yönelmedi. Babamız Ahmet Kurukahveci’nin yönetiminde aile şirketimiz çay, sahlep, kakao ve kuruyemiş satarak markayı ayakta tutmayı başardı. 10 Şubat 1982 tarihinden itibaren çiğ kahve ithalatına serbestiyet gelince tekrar kahve üretimine dönebildik.
- 151 yıldır ailemizin dört kuşağını ayakta tutan kahveye karşı sorumluluğumuz büyük. Bugün küresel iklim değişikliği nedeniyle, başta Güney ve Orta Amerika’daki kahve bölgeleri olmak üzere, tüm dünyada kahve yetiştiriciliği tehdit altında. Kuraklık, artan sıcaklar, don olayları ve zamansız yağışlar nedeniyle çiğ kahve çekirdeğinde istenen kaliteyi yakalamak giderek zorlaşıyor, özellikle yüksek kaliteli çiğ kahvede fiyatlar hızla artıyor. Pandemiden bu yana çiğ kahve fiyatı dolar bazında ikiye katlandı. Küresel iklim değişikliği tüm kahve sektörü için çok büyük tehdit. El ve akıl birliği ile çözümlerin aranması gerekiyor. Bu düşünceden hareketle Global Coffee Platformu’na üye olduk. Bir yandan bu platform çatısı altında kahvenin küresel sorunlarına çözüm ararken, diğer yandan Türkiye’de de yerel kahve üretim denemelerine destek oluyoruz. Ailemizin dördüncü kuşak temsilcisi Doruk Kurukahveci de, kahve ağacının dış etkenlerden ve olumsuz hava şartlarından korunması için çalışma yapıyor.
İlk denemeler olumlu sonuç verdi
- Ben ilk defa 1980’li yıllarda Gazipaşa-Anamur Bölgesi’ne gittim. O zamanlar da bir takım çalışmalar vardı ama hep bireysel boyutta kaldı, organize bir çalışma olmadığı için de işler aksadı. Dört beş yıl önce Mersin’de bir çalışma yapıldı. Onların da ilk çalışmaları olumluydu. Ben de üç yıl önce Yaşar Dağtekin’in Gazipaşa’daki aldığı olumlu sonucu duyunca hemen ziyaret ettim. O zaman aldığımız kahveler de laboratuvar çalışmalarımızda başarılıydı, bu senekiler de lezzet olarak Türk kahvesi damak tadına uygun sonuç verdi. Benim evde yetiştirdiğim fideler vardı, onları da gönderdim. Kahve mutlaka dikim yapılarak çoğaltılıyor. Etiyopya’dan diğer kıtalara geçişi de yine fide ile olmuş. Özenle ve çokça emek harcanması gereken bir ürün.
- Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr Hamide Gübbük kılavuzluğunda Antalya Gazipaşa’da başladığı kahve yetiştiriciliği çalışmalarına destek olma kararı aldık. Halihazırda miktar olarak ihtiyacımızı karşılaması mümkün değil ama bu denemelerin yapılması önemli. Elde edilen ilk mahsuller gayet kaliteli ve Türkiye’ye has bir aroma elde ettiğimizi söyleyebilirim.
- Geçtiğimiz yıl Brezilya’da hiç görülmeyen bir don yaşandı, kahve ağaçlarının önemli bir bölümü hasar gördü. İklim krizi sebebiyle, 2050 yılına gelindiğinde şu anda dünya genelinde kahve üretimi yapılan iklim kuşağının büyük bölümünde üretimin yapılamayacağı öngörülüyor. Özetle, bugün bu denemeleri yapmazsak, gelecekte tedarik zincirinde büyük sorunlarla karşı karşıya kalma ihtimalimizi kuvvetlendirmiş oluruz. Tüm bu karmaşık sorunların çözümü elbette kolay olmayacak. İlk adım, kahveye emek verenlerin ve kahveseverlerin bu sorunlarla ilgili farkındalığının ve sorumluluk bilincinin oluşması. Birlikte düşünerek ve hareket ederek ortak doğruların bulunması için uzun soluklu çaba sarf edilmesi gerekiyor. Kahvenin sürdürülebilirliği için el birliği ve ortak akıl ile çözümler üretmek için çalışmaya devam edeceğiz.
“Yurtdışından kahve konusunda uzmanlar getireceğiz”
- Önümüzdeki süreçte gelişmelere göre desteğimizi artıracağız. Yurt dışından kahve ziraati konusunda deneyimi olan uzmanlar getirteceğiz. Onun yönlendirmeleriyle çalışmaları daha bilimsel bir tabana oturtmayı planlıyoruz. Çok ciddi bir yatırım, bunu yaygınlaştırdığınız zaman kahve ekecek çiftçileri desteklemeniz lazım. Bu da tabii devlet desteğiyle mümkün olabilir ancak. Çünkü kahve fidesi ektikten sonra verim almak için ilk beş yıl beklemek zorundasınız. Zira, başlarda dezavantaj gibi görünen ama ileride geri dönüşü çok daha fazla olacak olan bir çalışmadan bahsediyoruz. O nedenle ilk yıllarda devlet desteğine ihtiyaç olacaktır.
- Potansiyel kahve kuşağı dediğimiz bu alanda Sicilya’da üretim yapıldığını biliyoruz. Yine bir kahve şirketi, bizim gibi köklü bir kuruluş öncülük yapıyor. Florida ve Kaliforniya’da ciddi çalışmalar var. elde edilen tonajlar oradaki kahve kavurucularının ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak ama küresel iklim değişikliği yavaş yavaş kahve ekim alanlarını kuzeye doğru genişletiyor. Brezilya’daki alanlar 50 yıl sonra sorun yaşadığı zaman, bu çalışmaların şimdiden başlayıp hızlanması gerekir. İklim değişikliğinin nasıl gelişeceğini çok öngöremesek de 50 yıl sonrasını düşünmemiz lazım. Kahveye karşı da bir borcumuz ve sorumluluğumuz var. Bu konularda farkındalığı artırmak için “Bir fincan kahve için” adında bir belgesel film de yapmıştık.
Makineler Türk kahvesini pratikleştirdi
- Bundan 20 yıl önce restoranlar Türk kahvesi siparişi almak istemiyordu. Çünkü meşakkatli bir işti. Biz Arçelik’le ürün geliştirilmesine destek olduk. Arçelik’in makinesi başarılı olunca cafe ve restoranlarda da kabul gördü. Orada kendimizi çok öne çıkarmayı sevmiyoruz ama çok uğraştık, gittik, nasıl yapılacağını tarif ettik. Bugün Türkiye’de hala en fazla tüketilen kahve Türk kahvesi. Türk kahvesinin pratik hazırlanması hem içenler hem satanlar açısından da iyi oldu. Evde ben de makine ile yapıyorum.
- Makine cezvelerini her kullanımdan sonra çok iyi yıkamak gerekiyor. Cezveyi suya tutup yenisini hazırlarsanız, içeride kalan yağlı tortu yeni kahvenin tadını bozar. Kahveyi buzdolabında saklamamak gerekiyor, zira nemlenme yapar. Kahve öncesi lokum olmaz, ancak kahveli ya da dark çikolata kullanılabilir. Kahvenin tadını örtmeyecek bir tat olmalı kahvenin yanında. Su önce içilirse misafirin aç olduğu, sonra içilirse de tok olduğu gibi bir mesaj verir. “Kahvesi içilir olmak”, kişiye verilen değeri anlatır. “Bir kahveni içerim”, demek “sana değer veriyorum” demektir.
“Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları’nın 150 Yılı” bu sergide…
- Yeni Tahmis Binası’nın en üst katını danışmanlarımızdan Suna Altan ve Yeşim Bakırküre küratörlüğünde kalıcı bir sergi alanı olarak kurguladık. Sergi ailemizin 150 yıllık yolculuğunu dönem belge ve fotoğraflarıyla anlatıyor. Alanımız kısıtlı olduğu için arşivlerimizde titizlikle korunmuş binlerce orijinal belge arasından seçim yapmakta oldukça zorlandı arkadaşlar. Birçoğunu video ve projeksiyonlarda bir araya getirdiler.
- “Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları’nın 150 Yılı” isimli sergide; Mehmet Efendi’nin 1871 yılında Tahtakale’de küçücük bir dükkânda başlattığı işin, kahve tutkunlarının gönlüne taht kuran ve bugün dünyanın 60 ülkesine ihraç edilen bir markaya dönüşümünün arkasındaki emeği ve dört nesildir yaşatılan değerleri göstermeye çalıştık. Serginin tıpkı taze pişirilmiş, bol köpüklü bir Türk kahvesi gibi yavaş yavaş ve keyifle yudumlanarak gezileceğini ümit ediyoruz…